Menderes Vadisi (Bir el ettim de, tutmadın elimi...

30.10.2024 - Çarşamba 09:25

Uzun yıllara dayanan bu öyküyü yazmak istedim. Geçmişi çok eski olan Menderes Vadisi, bir çok medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Denizli ilçesi Bekilli’ye giderken yol güzergahında görürsünüz.

Çal Bekilli arası Şaperler köyü sınırları içerisindedir.

Yol kenarında,  Kırık Minare’ye de rastlarsınız.  Bu minare Kiğı Pazarı adıyla da anılır. Bu çevreye gelen halk Kığı Türkleri adıyla yerleşmiş olurlar. Burada büyük bir Pazar, Kiğı Pazarı olarak kurulur. Bu Kırık Minare adıyla uzun yıllar anılır. Çevre halkı Kiğı Türkleri olarak Osman beyleri ile birleşirler ve sonra da Karaman Beyleri ile birleşerek Osmanlı Devleti kurulmuş. Bu Kırık Minare’nin 700 senelik olduğu söylenir.


Denizli'nin Bekilli ilçesinde de dilden dile dolaşan 'Ümmü Kızın' türküsünün geçtiği Büyük Menderes Nehri de kuraklıktan etkilendi. Türkü'de anlatılan Ümmü Gülsüm'ün suya kapılıp gittiği yer olan Mangırın kısık Mevkii'nden geçen Menderes'te su seviyesi yaklaşık üç metreden yarım metreye düştü. (Büyük Menderes'i besleyen derelerden bazıları da tamamen kurudu.)

Ömrüm türküsü, tahminlere göre yüz sene evvel Bekilli yöresinde bir düğün evinden bir delikanlı genç gelin olacak Ümmü kızı, düğün sırasında kaçırır ve Büyük Menderes Vadisine doğru götürür. Vadide Mangırın Kısık diye dar bir kaya geçit varmış. Bu geçide gelirler, geçitte karşıya geçmek için nehire atlamaları gerekirdi. Genç delikanlı ve Ümmü kız Somt aldan nehir  suyunu geçerler. Geçitten delikanlı evvela suya atlar karşı tarafa geçer. Kaçırdığı Ümmü kıza da yardım etmek için elini uzatır. Ümmü kız ise atlarken ayağı dökezler ve nehire değil kayalara düşer. Ümmü kız hayatını kaybeder. Delikanlının bu yolu seçmesinin tek sebebi yakalanmamaktı.  Bu sarp yolu seçiş sebebi jandarmalardan kurtulmaktı. Çünkü köylüler peşlerine düşmüşlerdi. Tek kaçış yolu Menderes Vadisiydi. Ümmü kız ve delikanlı yakalanmamak için bu yolu tercih etmişlerdi.  Anlatılanlara göre ya teslim olur ya da yakalanır. Genç Afyon cezaevine konulur. Cezaevi içinde her gece ’Ömrüm’ türküsünü söyler. Sesi o kadar yanıktır ki, mahkumlar çıt çıkartmadan dinlerlermiş. Delikanlı Ümmü’süyle yatar Ümmü’süyle kalkarmış.  Bir akşam delikanlı türkü söylemeye başlar. Adeta kendisinden geçer. Ümmü’sünün gözleri önünde kayalara düşüşü. Elinin boş kalması, içini kavuruyordu. Tutamamıştı Ümmü’sünün elini. Menderes Vadisi kayalıkları Ümmüsü’nü almıştı elinden. Cezaevine yakın bir lojmandaki evde kadın bu acıklı türküyü duyar. Kadın merak eder bu türküyü kim söylüyor diye. Kadına delikanının sevdiği Ümmü’sü  için bu türküyü söylediğini anlatırlar. Delikanlının türküsü kadını çok etkiler, sevdiğine kavuşamayan delikanlıyı kurtarmak ister. Hakimin eşi olan kadın, delikanlının mahkemesinin yapıldığı gün, duruşmaya geliralır. Ve delikanlıdan bu türküyü tekrar söylemesini ister. Delikanlı şaşırır, tanımadığı bu kadının kendisinden türküyü istemesine. Delikanlı alır sazını eline içi yanık aşık unutamadığı aklından çıkartamadığı Ümmü’sünü düşünerek tekrar mahkeme salonunda bu türküyü  yanık sesiyle söyler.  Orda bulunanlar bu yanık türküyü dinlerken gözyaşlarına hakim olamazlar. Öyle içten ve içli söylüyor ve bağlamasını çalıyordu ki, söylerken adeta Ümmü’sünü yaşıyor ve kendinden geçiyordu mecnun delikanlı delikanlı.

ÖMRÜM

“Bir el ettim de

Tutamadım elini

Akmayası çaylar

Aldı gitti Ümmü’mü”.

Türküyü söyler. Orda bulunan heyet ve kadın kendini tutamaz ağlar. Ne de yanık söylüyordu. Sevdiceğini Ümmü’sünü  kaybetmesinin tek suçlusu olarak  kendisini görüyordu. Elinden kayıp Menderes Ovası’nda kaybolan sevdiği. Delikanlı ağlar, Ümmü’sü için söylediği yanık türküsüne kendisi de ağlar.  Kadın orda, delikanlıyı beraat ettirir.

YORUM YAZ